19 Aralık 2007

İyi Bayramlar


Herkese iyi bayramlar dilerim...Güzel bir bayram geçirin sevdiklerinizle.Mehmet çalıştığı içi biz Elifle anneanneye gidiyoruz.Geçen bayramda evdeydik bu bayramda büyüklerimizle olalım istedik.Yollar arife günü çok kalabalık olacağı için, bayramın ilk günü gitmeyi düşünüyoruz ama trafik beni korkutuyor.Yolculuğu çok seviyorum ama bu trafik kazaları,hele herkesin yollara düştüğü bu bayram günlerinde olan kazaları duydukça,çekiniyor insan.Herkesin yolu açıkolsun,kazasız belasız bir bayram diliyorum...

22 Kasım 2007

Gelen Kış mıdır?


Artık havalar iyiden iyiye soğumaya başladı,uzun zamandır hasret kaldığımız yağmurlar geldi,bütün bereketi ve şiddetiyle toprakları suya doyurdu.Hatta öylesine doyurdu ki seller aktı.
Her şeyin kararında olması ne kadar önemli azı da çoğu da zarar.
Elif keyifsiz bugünlerde,burun tıkanıklığı var,pek rahat edemiyor.Çocukların rahatsızlığı sizi de keyifsizleştiriyor.Burnunun tıkanmasına bile dayanamazken,Allah vermesin ne büyük dertleri olanlar var diyorum...
Hayata karşı güçlü ve mücadeleci olmak lazım,yılmamak, yıkılmamak...Çocuklarımız da bizi görerek bize öykünüyorlar,bizim önemsediğimiz şeyleri onlar da önemsiyor.Sürekli ayna olduğunu bilerek yaşamak bir anne babanın en çok zorlandığı şey...Hele sizi anlayacak,anlattıklarınızı hayata geçirecek,aleyhinizde kullanacak çağa geldiklerinde,sürekli kayıt yapan birinin olduğunu unutmadan yaşamayı öğrenmeniz gerekiyor:))
Nereden nereye gelmiş lafım,kış geldi,hoş geldi.Her mevsimin kendine has, özlediğimiz yanları var.Bu mevsimde baş üstüne...

01 Kasım 2007

Hayat..

Bir süredir yazamıyorum,ülkemizde üzücü olaylar oluyor,gerilimli günler yaşanıyor.Aslında bu tablolar yeni değil ama artık dayanılır halde de değil.Televizyonda haberleri izlemekten korkar oldum,üzülmenin sonu yok,acının ağırlığı altında ezilmemenin de...
Geçip gitse bu zor günler,bitse acılar.

12 Ekim 2007

İyi Bayramlar


Bugün Ramazan Bayramının ilk günü,biz Mehmet çalıştığı için İstanbuldayız.Anne babalarımızdan uzak bir bayram daha geçireceğiz.Havaalanında çalışırken de böyle olurdu,herkes tatil yaparken,bayram seyran olduğunda, biz çalışmak zorunda kalırdık ve ben ailemden uzakta geçirirdim böyle günleri.
İnsanın yaşı ilerledikçe daha dokunuyor,ilerleyen yaş sadece bizimki olmadığından,birdahaki bayramda anne babalarımızı görmek istesekte görememekten korkuyoruz aslında...Bu er yada geç olacak,böyle bir günde tatsız tatsız bunları yazmak istemezdim, ama işte böyle hissediyorum.Korkuyorum ve bayramlarda ayyuka çıkıyor bu korkum.
Uzak olmak zor,her an birlikte olmak da imkansız.Zaman geçiyor ve paylaştıklarımız azalıyor.Bayramlara,özel günlere sarılmak lazım,bahane lazım değil görüşmeye biliyorum,sevdiklerimize sık sık sarılmak lazım...
Herkese sevdikleriyle geçireceği geniş ve keyifli zamanlar dilerim.

07 Ekim 2007

Facebook keşfedildi!


Bir süredir facebook denilen çılgınlığın içindeyim,ayrıca çok şaşkınım.Bu kadar fazla insanın kişisel bilgilerinin bulunduğu bir veritabanının uluorta ulaşabilir olmasına da,kendi arkadaşlarımdan bazılarını da bulmuş olmaktan, şaşkınım...
Aslında çok eğlenceli,ama ne kadar sürer cılkının çıkması onu kestiremiyorum.Yani abuk sabuk mesajlar almadım henüz,vakti olan için, arkadaşlarıyla haberleşebilecekleri hoş bir sistem kurmuşlar,daha da geliştirileceğine eminim.
Elif bu işten pek hoşlanmadı çünkü birkaç gün boş zamanlarımı bilgisayar başında geçirdim.Uzun zamandır haberleşemediğim arkadaşlarımı buldum.Hatta kayıp olanları bile bulduğumu söyleyebilirim.Ama bu sitenin müdahili olmak için sadece zamanınızın olması yetmiyor,ingilizce bilmeniz de şart.Yabancı dili olmayan arkadaşınızı bulmayı ummayın.
Bilgi ve teknoloji çağının insanları olmak için uğraşıp duruyoruz,sonumuz hayrolsun...

27 Eylül 2007

Büyümenin dayanılmaz ağırlığı...


Elif artık 40 aylık, üç yaşı bitince ben iş aramaya başlayabilecektim.Planlarımız böyleydi.Geçen aylarda bir kaç kreş bakmıştım ama işi bulmadan kreş de maddi bir külfet olacağı için ağırdan almıştım.
İş görüşmelerini de Mehmet'in izinli olduğu günlere ayarladığımız için bugüne kadar Elif hiç yalnız bir yerde kalmamıştı.Evet,bugün büyük gündü.Benim bir görüşmeye gitmem gerekiyordu ve Elif'i, Belgin bugün çalışmadığı için, onlara bırakmaya karar verdim.Bunun için saatlerce konuştum Elif'le.İş görüşmelerine yalnız gidilmesi gerektiğini,çocukların kabul edilemeyeceğini anlatmam boşa çaba gibi geldi."Ben de gelicemm" nakaratını dinledim uzun süre.Sonunda ikna olmuş gibi görünüyordu,benim de vaktim daralmıştı.Bindik taksiye gittik Belgin'lere,annesi babası seferber olmuşlar bizim kız için...Vee kıyametler koptu,çığlık çığlığa ağlamalar,bağırmalar arasında,"sen git git" diye attılar beni evden...Ama bizimkinin sesi sokağı çınlatıyor,konu komşu camlara çıktı ne oluyor diye.Taksiye bindim ben de başladım ağlamaya,taksiciye de "sadece bir kaç saatliğine gidiyorum ama,konuşmuştum da aslında" kem küm diye açıklama yapmaya çalışıyorum.Çünkü halimizi gören evlatlık veriyorum falan zannedebilir.Telefon açtım bir süre sonra,ağlama sesi geliyor,ağlamaktan kusmuş,ama "sakın dönme, git sen, sakinleşir birazdan" dediler.
Ne kadar zordu anlatamam,iş görüşmesi de iyi gitti,eh bi de gel başla derlerse(ki başla desinler de istiyorum aslında),çoook zor günler bizi bekliyor.Umarım çabuk atlatabiliriz...

13 Eylül 2007

Hayırlı Ramazanlar...


Bugün ilk günü ramazan ayının,paylaşıldıkça bereketi artan sofralarınız,ruhunuzu da dinlendirebileceğiniz huzur dolu günleriniz olsun...

07 Eylül 2007

Kalabalıkta yalnız olmak


"Bizim zamanımızda" diye başlayan cümleler kurmak bana çok tuhaf gelse de kurmam gerekiyor.Evet, bizim zamanımızda walkman diye bir alet vardı,müzik dinlemenin en kişisel yollarından biri bu aleti kullanmaktı.Müziği hemen her yere taşımayı mümkün kılmış,mucizevi bir şeydi.Gençlerin büyük çoğunluğu bunlardan birine sahip olmuş,olamayanlar da hayalini kurmuştu.Ebat olarak bugünün mp3 çalarlarıyla kıyaslanınca, oldukça hantal,şekilsiz şeylerdi ve müzik dinleyebilmek için pil,kaset,kocaman kulaklıklar da taşınması gereken diğer aksesuarlardı.Bugün,nereden nereye dedirtecek teknolojik gelişmeler yaşanıyor.Sokakta,plajda,evde,okulda,maçta,alışveriş merkezinde,yürüyüş yaparken müziği gömlek cebinizde taşıyabileceğiniz aletler var.
Neden anlattım bunları,çünkü etrafımda o kadar çok insanın kulağına takılı ki bu,ben mi geç fark ettim yoksa yaygınlaşması çok mu yeni bilmiyorum.Müzik dinlemenin ne kadar güzel olduğunu tarif edecek değilim tabi ki,ama insanlarla sosyalleşmek de güzeldir,bunu hatırlamak gerekecek bir zaman sonra...Geçen gün minibüsteydim,yanımda genç bir kız oturuyor,uzun saçlı.Elif kucağımda, bir sürü gülünesi,en azından tebessüm gerektiren şey anlatıyor,yanımdaki kızcağız duvar olmuş.Neden sonra fark ettim kulaklığını,müzik dinliyor.Artık etrafımızla ilgilenmemek için kulağımızı tıkayacağımız bir alet var,yakında gözümüze de bir şey icat ederlerse kalabalıkta olduğumuzu fark etmeden yaşar gideriz...Toplumun paylaştıkları azaldıkça dertleri artacaktır,umarım iletişimsizliğimiz ve yalnızlığımız korkunç boyutlara ulaşmaz.

03 Eylül 2007

Yıldönümü...


Geçen yıl evlilik yıldönümümüzde yazdığım yazının üzerinden bir yıl geçmiş,sanki yeni yazmışım gibi geliyor oysa...1 Eylül 2002 de evlendiğimize göre, beş yıl olmuş,ne kadar çabuk olmuş herşey...Şaşırıyorum geçip giden zamana,ne zamandan beridir hızlandı,günlerin bitip tükenmediğini düşündüğümü de gayet net hatırlıyorum oysa:))Bu haller kalıcı artık sanırım.
Kolejden mezun olduğum günü hatırlıyorum,ne kadar heyecanlı olduğumu...Hayatımın en önemli günlerinden biriydi,yedi yıl bir bahçenin içinde gece gündüz birarada yaşadığım arkadaşlarımdan ayrılmak istemediğimi,içime bir sızı,bir sıkıntı düştüğünü,aynı zamanda da hayatımın o noktadan sonra çok farklı olacağını bilmenin heyecanını taşıdığımı hatırlıyorum.Bu, tam onsekiz yıl önce bir günün hatırası,ya da hatırlanması...O gün doğan çocuklar bugün onsekiz yaşında, böyle düşününce çok tuhaf geliyor:)
Evlendiğim gün,kızımın dünyaya geldiği gün,yeğenimin doğduğu gün...Bir sürü mutlu gün var hayatımda,çok şükür...Sevdiğimi ve sevildiğimi biliyorum,bana bunu hissettiren herkese çok teşekkür ediyorum...

17 Ağustos 2007

Baba Olmak...


Baba olmak, anne olmak gibi bir şey değil...Erkekler daha hazırlıksız yakalanıyorlar ebeveyn olmaya.Anne olarak bebeği taşıdığınızı öğrendiğiniz andan itibaren doğa size dürtüler veriyor.Dünyaya gelecek bebeği beslemeniz için hormonlarınız değişiyor,pek çoğumuzun bildiği bir sürü şey oluyor...Hazırlanıyoruz...Ya babalar,onlar ne zaman baba olduklarını anlıyorlar,hamile olduğumuzu öğrendiklerinde mi,bebeği ultrasonda gördüklerinde mi,kucaklarına aldıklarında mı?Sorumluluk aldıklarında belki de...
Bütün kadınların anneliğini genelleyemeyeceğimiz gibi, bütün babaları da aynı kefeye koyamayız tabi ama,bence baba olmak bir erkeğe en çok yakışan hallerden biri...Çocuğuyla ilgilenen,sevgisini gösterebilen babalarla karşılaşınca çok seviniyorum.Eskiden bunlar pek rastlanan tablolar değildi.Bence çok hoş,baba olmak sedece çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamak değil,ona zaman ve ilgi ayırmak bir erkeği baba yapan...
Bu yazıyı bana yazdıran, Mehmet'in kızımızla geçirdiği güzel anları fotoğraflamış olmam:) Onları izlerken ne kadar keyif aldığımı yazmak istedim.Baba-kız da pek mutlulardı.Hepimizin ihtiyacı olan şey huzur ve mutluluk değil mi?

14 Ağustos 2007

Eski Günlere Bir Yolculuk


Dün,çok uzun zamandır hiç gitmediğim,öğrencilik günlerimde üç yıl kadar oturduğum semte yolumuz düştü.O mahalleyi çok severdim,İstanbul'un içinde mahalle olarak korunmuş bir semtti.Bahsettiğim yer Feriköy,o tarafları bilenler bilir,caddeler değişir ama ara sokaklar pek değişmez.Bitişik nizamda evler,insanları birbirine ister istemez yakınlaştırır.
Dört kız öğrencinin oturduğu ev mahalleli tarafından korunur,kollanırdı:)Bize en çok yardımcı olanlardan biri de binamızın girişinde küçücük bir bakkal dükkanı olan Ahmet Amca'ydı.Evimize telefon bağlanana kadar,ailelerimize,arkadaşlarımıza onun telefonu verildiği için, her birimizi üşenmeden ve bıkmadan telefona çağırırdı.Ee o zamanlar cep telefonu falan icat olmamıştı:)Biz ara sıra büyük marketlerden alışveriş yaptığımızda,Ahmet Amcaya ayıp olacak diye saklanarak girerdik apartmana...Öyle yazısız bir anlaşma vardı sanki aramızda...
O yıllarda Ahmet Amca hakikatten amca idi,yaşı 65-70 falandı.Dün ben sokağı tanıyınca, ikinci fark ettiğim bakkal dükkanı ve Ahmet Amca oldu.Nasıl sevindim,mutlu oldum,anlatamam.Hayatta olmayabileceğini düşünmüştüm.Ama işte karşımda ve aynı eski günlerdeki simasıyla duruyordu.Hiç değişmemesi mümkün mü bir insanın on yıl içinde?Evet mümkünmüş,sadece kendi değil bakkal dükkanı da aynıydı,on yıl geçmemiş,dün oradan ekmek almışım gibi hissettim.Ben heyecan içinde dükkana girdim,kendimi tanıttım ama hatırlamakta zorlandı,ben onun gibi aynı kalamadım maalesef:)Eşimi ve kızımı tanıştırdım.Ben bu geçmişe yapılan geziden çok hoşnut oldum,yüzü değilse de hafızası yıpranmış bakkal amcam da, eminim mutluydu...Telaştan fotoğraf çekmediğimiz için,yüzünü paylaşamıyorum sizlerle ama eminim, hepinizin hipermarket kasiyerlerinden çok daha iyi tanıdığınız bir bakkal amcanız olmuştur,işte onlardan biriydi...

Yazının fotoğrafı Feriköy Pazarı.

07 Ağustos 2007

Çocuğunuza güvenin tabi ama...


Geçen akşamlardan birinde, hangi gün olduğunu hatırlamıyorum şimdi,Mehmet'le eve dönerken Belgin'in bahsettiği MADO'ya uğramaya karar verdik.Açılalı dört beş ay olmuş ama biz hiç görmemişiz.İncirli de cadde üzerinde büyük bir bina,çok şık bir yer.Hemen yola bakan bir masaya oturduk.Dışarıdayız,önümüzde alçak bir set var kaldırımla mekanı ayıran...Elif hayatından çok memnun, ortalığı keşfe çıktı.Ama hiç bir zaman benden fazla uzaklaşmaz.
Mehmet de fotoğraf çekmek istedi(üstte görülen o fotoğraflardan biri) ve yolun karşısına geçti, binanın tamamını kadraja alabilmek için.Benim meraklı kızım da etrafı gezerken yavaşca kaldırıma indi önce,ben "gel bak bu tarafta dolaş oraya inme"derken Elif kaldırım kenarına park etmiş iki aracın arasına iniverdi,yani yola indi.Ben nasıl bağırıyorum "Elif gel yanıma,Elif, Elif.." ama öylece duruyor yüzüme bakıp"Ben babamın yanına gidicemmm"diyor.Allahım o 30-40 saniye içinde kafamdan neler geçiyor.O kaldırımı ayıran setin üzerinden atlasam, ya benden önce yola atlarsa, zaten yolun üzerinde duruyor ve o yolda vızır vızır minibüs, otobüs işliyor."İçeri giriyorum" desem her zaman peşimden gelir ama ya gelmez de babasına yönelirse, ben avaz avaz bağırdığım için müşteriler de ayaklandı, güvenlik görevlisi mi,yoksa garsonlardan biri miydi bilmiyorum, Elif'in önüne dikildi.Tabi Elif de hemen bana doğru geldi.Ben sarıldım ona, o kadar korkmuşum ki,sadece "Neden beni dinlemedin anneciğim, niçin indin yola" diyorum.Bu arada Mehmet dünyadan habersiz fotoğraf çekiyor.O, masaya döndüp de Elif'i kucağına aldığında, ben ağlamaya başladım. Çok korkunç bir andı.Sonra gecenin kalanında hep bir kurgu dolaştı beynimin içinde.Şimdi dillendirmek istemediğim bir film oynadı gözümün önünde.
Bir daha "kızım benden uzaklaşmaz" güveniyle oturamam hiçbir yerde...Küçük çocuklulara duyurulur.Siz de gözünüzden uzaklaşmamasına güvenmeyin...
Bu arada Mado Cafe çok güzel bir yer...Çocuklular yol kenarına oturmazlarsa, pek ala rahat ederler:))

30 Temmuz 2007

Ayvalık,Cunda ve hatırımda kalanlar...

Eve döneli yine epey zaman oldu ve yazmak istediğim o kadar çok şey varken bir türlü yazamadım.Birkaç günlüğüne gittiğimiz Ayvalığa ve özellikle de Cunda adasına hayran kalarak döndüm.Sibel'in(sibelinkahvesi.blogspot.com) gezdiği sokaklarda gezerken ve önerdiği tatları denerken ne kadar haklı olduğunu düşündüm ve birgün orada yaşayabilme ihtimalini sevdim:)
Gezmek görmek farklı,kendi şahitliğiniz sizi mutlu ediyor,yüzünüzde oranın havasını hissetmeniz,yosun kokusunu içinize çekmeniz lazım.Keşke daha fazla kalabilseydik.Ama sayılı günler içinde ne getirebilirsek zihnimizde onlarla döndük işte...
Dönüş yolunda ailemden babamın sağlığıyla ilgili kötü bir haber aldık ve yönümüzü onu görmek için Düzce'ye çevirdik.Hayat ne tuhaf, ben Cunda sokaklarında mutlulukla gezerken canımın bir parçası hayatta kalmak için mücadele ediyormuş.Kalp krizi,babam üçüncü kez geçirdi.Tatilimizi bozmamızı istememiş,hiçbir şey söylemediler bize,yoğun bakımda dört gün kalmış,eve çıktığında aradılar ve biz İstanbul'a dönüş yolundaydık.Gözlerimle sağlığına şahit olunca rahatladım ama o güzel anıların hemen arkasına sıkışan bu sıkıntıyı atmak benim için hiç kolay olmadı.Hala da endişeliyim,sevdiklerimizin sağlığı ne kadar önemli,Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin hepsine.

Şimdi paylaşmak istediğim güzellikleri aktarayım,


Bu fotoğraflarda Şeytan Sofrası'ndan bir manzara, Ayvalık sokaklarında rastladığımız meyveleri kadar tatlı dilli manav Fehmi Amca, Cunda Adasında tanıdığımız çalışkan Ali Yıldız Amca(çalışkan diyorum çünkü 76yaşında olmasına rağmen Ayvalığa işine gidermiş hergün),ve oralardan renkler...


Cunda Adasında daracık sokaklar arasında karşılaştığımız Taksiyarhis Kilisesi,Taş Kahve,herbiri birbirinden güzel restoran ve kafeler...


Ve Ayvalık'ta Güler Tatlıhanesi'nin muhteşem lezzetleri; lor tatlısı,lorlu baklava,fırınlanmış hoşmerim ve çok kibar bir beyefendi olan tatlıhane sahibi Murat Bey...

Bu lezzetlerle ilgili bize bilgiler de verdi kendisi,yapımıyla ilgili detaylar var.Daha sonra yazmak istiyorum bu bilgileri de.Çok güzel insanlar tanıdık, çok güzel tatlar denedik. Sibel'e özellikle teşekkür etmem gerekli tavsiyeleri için...

Herkes bizim kadar sever mi bilemiyorum ama en azından bir kez görülmesi gereken yerler Ayvalık,Sarımsaklı,Şeytan Sofrası ve Cunda...
Ağzınızın tadı bozulmadan,sevdiklerinizin ve sağlıklarının endişesini taşımadan yaşayın,güzel insanları olan güzel ülkemizde...

08 Temmuz 2007

İyi ki varsın Belgin!


Bugün, benim için özel bir insanın dünyaya geldiği gün olması sebebiyle heyecanlı anlar yaşadık.Sevdiğiniz birini mutlu etmek insana tarifsiz bir mutluluk veriyor.Üstelik hiç de zor değil değer verdiğiniz birini mutlu etmek.Tabi o insanın Belgin olması da bunu kolaylaştırır,çünkü canım arkadaşımı sevindirmek dediğim gibi çok zorlamaz sizi.
Sabah, işyerinde olup olmayacağını öğrenmek için aradığımda, genelde olduğu üzre oracıkta buluverdim kendisini.Telefonda doğumgünüyle alakalı hiçbirşey söylemediğimden, unutmuş olduğumu düşündürttüm kendisine.İşleri yoğunlaşmadan, onun için hazırladığım pastasını ve kurabiyelerini teslim etmek istiyordum:))Daha önce sadece kızım için hazırlamıştım bunlardan,ilk defa Belgin'e kısmet oldu yetişkin hediyesi olarak.Bence elinizden geliyorsa kendi emeğiniz olan şeyleri paylaşın sevdiklerinizle,böylesi hem sizi hem de karşınızdakini çok mutlu ediyor.Test edilip onaylanmıştır.Küçücük kurabiyelerin,üzerine çiçekler kondurulmuş basit bir pastanın,daha önemlisi sevdiğiniz birine ayırdığınız zamanın onurlandırılmasına şahit oldum bugün...
Güzel dostum, sen de beni çok mutlu ettin seni tanıdığım bunca yıldır,umarım yüzün ömrünce bugünkü gibi güler.Seni çok seviyoruz.İyi ki doğmuşsun,iyi ki seni tanımışım.

05 Temmuz 2007

Sıcak günler


Bu yaz gerçekten sıcak ve kurak geçeceğe benziyor.Size de oluyor mu bilmiyorum ama bir halsizlik, bir isteksizlikle uyanıyorum.Bütün gün gözkapaklarımın üzerinde filler oturuyor ve başımı ne zaman yastığa koysam uyuyuverecekmişim gibi hissediyorum.Hah, hepimize olan bu değil mi?Sıcaktan değil mi? Bana başka bir şey olabileceğini söylemesin kimse çünkü kanım bile daha ağır akıyor damarlarımda,hissediyorum...

İnsanoğlu böyledir zaten kış olur yaz gelsin,yaz olur kış gelsin ister.Ben oldum olası sıcağı sevmem,ama bu demek değildir ki tatili,denizi,havuzu da sevmem...Yani neymiş, bunları seven sıcağa katlanır:)

Baharlar içinde bir kaç sözüm olacak elbette,sonbahardan pek hazetmem,hüzünlü,kasvetli bir yanı vardır.Ancak ilkbahar mevsimi süper bir mevsim olup artık elimizde pek kalmaması çok üzücüdür.Yine de ağaçlar yeşeriyor ya bir ara ehh onunla yetineceğiz artık.

İlkbahara daha çok var,yaz olanca ağırlığıyla üzerimizdeyken sonbahara bile razıyım bu günlerde.Biraz yağmur kuraklığa ve tarıma da ilaç olacaktır.İnşallah yağar diyelim:)

02 Temmuz 2007

Eve Dönüş...


Bu aralar leyleği havada görmüşüz gibi gezip duruyoruz.Mehmet işleri dolayısıyla yaklaşık bir hafta ülke dışında olacağı için biz de Elif'le şehir dışına çıkmaya karar verdik,bizim gücümüz ancak ülke sınırları içinde seyahate el veriyor:)
Aslında uzun süredir gidemediğimiz babaanneyi ziyaret etmeyi aklımdan geçirmiyor değildim ama MustafaKemalpaşaya gitmek oldukça uzun bir otobüs yolculuğu gerektirdiğinden, Düzceye anneanneye gittik.Bu arada Gelibolu'ya gitme ihtimali de sözkonusu oldu ama Güler ve Beril'le birlikte Düzce'ye gitmeye karar verdik.
Güler'in arabasıyla iki kızı da alarak yola çıktık.Kızlar yolda sorun çıkarmadılar,araba koltuğu süper bir alet,eğer koltuklarında oturmasalar hem bu kadar rahat hem de bu kadar güvenli bir yolculuk yapamazdık.
Gidiş yolunda, kızkardeşim Nalan'ın Kuzuluk'ta kayınvalidesinde olduğunu öğrenince oraya uğradık.Çocuklar havuza girdiler,çok sıcak olduğu için bahçe hortumuyla birbirlerini ıslatmalarına bile izin verdik:)
Düzce'ye vardığımızda akşam olmak üzereydi,orada kaldığımız müddetçe hava sıcaklığı rekor düzeylere ulaştığı için çok fazla çevre gezileri yapamadık.Yakınlarda bir at çiftliği vardı(Binef),oraya götürebildik çocukları...Bir gününümüzü de Akçakoca'daki arkadaşımız Didem'in yazlığında geçirdik.Annesi ve akrabaları ile tanıştım ve çok güzel vakit geçirdik.Onlara da ayrıca teşekkür etmek isterim buradan.
Dönüş günümüz geldiğinde annemlerin köydeki evine uğradık,yolumuzun üzerinde olduğundan makul bir saatte tekrar yola koyulduk.Neredeyse bütün yol boyunca uyuyan prenseslere,bizi sağsalim götürüp getiren Güler'e de teşekkür ederek yazımı sonlandırıyorum.Eve dönmek, sevdiklerimle beraber geçirdiğim günler kadar güzel.

24 Haziran 2007

İlk Uçuş!

Elif'in ilk uçak yolculuğundan bahsetmiştim, ilk sinemasını yazınca bunu da detaylı anlatayım dedim.Tatil dönüşü, planlarımız değişince biz uçakla İstanbul'a gelmeye karar verdik.Atlasjet, fiyat üstünlüğüyle, THY nin birkaç saat önceki uçuşunu dövünce, kızım ve ben 16Haziran Bodrum-İstanbul 0135 uçuşuna katılmaya hak kazandık.
Elif epeyce heyecanlıydı,hatta Havaş otobüsünde hala uyanık kalmayı başarmıştı ama maalesef uykuya yenik düşünce, her akşam yaptığı uçuşun bir benzerini yapmış oldu.Ama ben bunu tahmin ettiğim için fotoğraf makinamı hazırlamıştım.Hostese rica ettik bu özel günün bir kanıtı oldu:)
Uçak indikten sonra koltuğundan kucağıma aldığımda uyandı ve kabini inceledi.Daha sonrasında ise uçak yolculuğunu sevdiğini söyledi, ee o kadar genetik geçiş olur tabi...

İlk Defa Sinema!


Dün, yani 23Haziran2007 tarihinde Elif'im ilk defa sinemada bir film izledi.Bunu uzun süredir istiyordum,onunla ilk defa sinemaya gitmek pek çok diğer şey gibi beni heyecanlandırıyordu.Bazı sinemalar, ses düzeyinin yüksekliği çocuklar için sakıncalı olabileceğinden yaş limiti koymuşlardı.Bazı sinemaları bu yüzden elemememiz gerekti.Çoğul konuşuyorum çünkü bu sinema gününü Güler'le planladık,onun kızı Beril Sine ikibuçuk yaşında,Elif gibi o da ilk defa sinemada film izleyecek:)
Araştırmalarımız sonucunda Galleria dokuzuncu salonda,saat 16:00 matinesine karar verdik.Film, vizyonda çocuklara en uygun olan ve hoşlandıkları tespit edilmiş bir kahraman olan Shrek'in filmiydi. Shrek 3 oldukça eğlenceli bir animasyon film ve çocuklar da eğlendiler.Problem çıkarmadan izlediler.Bunda sinemanın oldukça rahat ve büyük koltuklarının etkisi büyük.Daha nice güzel filmler seyredebilmeyi umuyorum kızımla.Tek üzüntüm fotoğraf makinamı yanıma almamış olmam, maalesef fotoğraflarını çekemedim.

22 Haziran 2007

Elif'in doğumgünü


Ben bir şey daha yazacaktım bloğuma diyordum,sonradan farkettim ki kızımın doğumgününü yazmamışım.Hazırlık telaşesi sırasında yazamamıştım,daha sonra da tatil hazırlığı ve tatilin kendisi araya girince tamamen unutmuşum.
Güzeller güzeli kızım üç yaşını doldurdu.26 Mayıs 2004'te doğduğu gün sanki dün gibi...Zaman gerçekten su gibi akıp geçiyor.Onu ilk kucağıma aldığımda, daha önce hissetmediğim kadar harika hissetmiştim kendimi.Çok güzeldi...Bütün bebekler gibi...Çok güzel kokuyordu...Hala da öyle kokar.Sezaryen olmanın en kötü tarafı onu ilk siz göremiyorsunuz,hatta görünceye kadar bir sorun olmadığından emin de olamıyorsunuz.
O gece refakatçilerim Mehmet ve Nalan(kızkardeşim)yorgunluktan uyurken ben bütün gece Elif'imi seyretmiştim.Gözüme hiç uyku girmemiş, göğsümde uyuyan bu masum canlıya hayran ve hatta aşık olduğumu hissederek sabahlamıştım.
Onun yaptığı en basit şeyde bile bir harikalık var ve bu, evladınız olmasından başka bir durumla açıklanamaz tabii ki...
Bu sene onun için farklı bir doğumgünü olsun istedim,artık daha bilinçlendiğinden özel bir pasta yaptım.İnternetteki yemek blogları bu konuda bana çok yardımcı oldu.Şeker hamuruyla ilk defa çalıştım.Ona ve arkadaşlarına özel kurabiyeler pişirdim.Çocukların sevebileceği şeyler yapmaya çalıştım.Güzel bir gün oldu.Elif'in sayesinde ben de yeni birşeyler öğrenmiş oldum.İlk Barbie pastamı yaptım.Kızımın bana pek çok şey öğreteceğinden eminim.Herkesi çocuklarıyla,sevdikleriyle güzel günlerde görmek dileğiyle...Kızıma da çok uzun,sağlıklı,mutlu bir ömür diliyorum.İyi ki doğdun meleğim...

19 Haziran 2007

Tatilden sonra...


Merhaba,

Güzel bir tatilden sonra geri döndük, eh evde de pek çok iş güç bizi beklediğinden onlarla ilgilenmek gerekti.Bodrum dönüşümüzün üzerinden dört gün geçti, ben ancak açabildim bilgisayarı...Tatilin kötüsü olmaz ama yorgunluğu olur.Bana da olan budur sanırım,yapmam gereken bir sürü şey var ama halim mecalim yok.Bütün gün yatmak istiyorum, bunda sıcakların da etkisi var sanırım.
Bodrum yine çok güzeldi.Oradayken şikayet ettiğim rüzgarlarını şu anda mumla arıyorum.Yalıkavak'taydık,orası gerçekten fazlaca rüzgar alıyor.Ama bunalmadan güneşin altında vakit geçirebiliyorsunuz.
Tatil Elif için çok iyi oldu.İyot ve güneş(koruyucu kremler sürüldü tabii)sağlığına sağlık kattı.Hareket etti,eğlendi...
Teyzesiyle ve kuzeni Gencer'le birlikteydik,uzun zamandır bu kadar vakit ayıramamıştık birbirimize,iyi oldu beraber tatil yapmak.
Elif ilk defa uçağa bindi,gerçi saat 0135 te olan uçuşu pek görmüş sayılmaz,uyuyordu, ben onun fotoğraflarını çektim kanıt olsun diye...Çocukken ilk defa yaptığınız şeyler ne kadar çoktur,yaşlanmak belki de böyle tarif edilebilir;hayatta yaşadığın ilklerin azalması.
Kendi çocukluğumu düşündüğümde de,Elif'e sağlamaya çalıştığımız imkanları düşündüğümde de şanslı hissediyorum kendimi.Ömrü boyunca deniz görmemiş,tatil yapmamış,uçağa binmeyi bırakın, havada bile görmemiş bir sürü insana kıyasla çok şanslıyız.Umarım dünya daha yaşanılası bir yer olur ve bizler herkesin hak ettiği 'tatil'i yapabildiğimiz için şanslı saymayız kendimizi.

22 Mayıs 2007

Ev sahibi olduk!


Dün,21Mayıs 2007 saat 15:30 itibariyle, bir tuğlası dahi konmamış bir evin sahibi olduk.Aylardır Mehmet'in her izinli gününde,Beylikdüzü senin Şirinevler,Kocasinan benim, sokak sokak ev aramalarımız bir son bulmuş oldu.Buna sevineyim mi üzüleyim mi bilemiyorum,bu ev arama işi bir tür saplantı haline geliyor galiba,şimdi hayatımızda büyük bir boşluk oluşacak:)
Herşey çok hızlı oldu.TOKİ'nin yaptığı konutlarla ilgili daha önce de bilgi almıştık ama dün tekrar gidelim istedi Mehmet.Görüşmeye gittiğimizde satışların hızla devam ettiğini,peşin alımlarda %30 indirim uyguladıklarını öğrendik.Alelacele bankaya gittik ve peşin peşin ortada olmayan eve parayı yatırdık.21 ay sonra göreceğiz dairemizi:)"Ev alma komşu al"hikayesi bizden çok uzak...Bakalım ne menem bir ev olacak bizimkisi,biz daha onun bile pek farkında değiliz.Herhangi bir müteahhite güvenmektense depreme dayanıklı,sağlam ve kesemize göre inşaat yapan TOKİ'ye güvenmeyi tercih ettik.Allah pişman etmesin diyelim.Bu saatten sonra, artık kiralık ev arıyoruz,şimdi oturduğumuz evin kirasını ödeyip borcumuz için para biriktirmemiz pek mümkün olmadığından...Tüm ev sahiplerine duyurulur,çok iyi kiracı ev aramaktadır...

20 Mayıs 2007

Mevsim bahar olunca...


Bahar aylarını severim,ama en çok da Mayıs ayını...Nerdeyse bütün özel günlerimiz mayıs ayı içindedir.Annemle babamın evlilik yıldönümü,benim doğumgünüm,kardeşlerimin doğumgünleri,kızımın doğumgünü,anneler günü.Eh daha ne olsun,kutlayacak bir sürü şey:)
Elif'in doğumgünü yaklaşıyor,plan yapmam lazım.Küçük bir kızı mutlu etmek çok zor değil de biraz kalabalık olsak diye düşününce hazırlanmak gerekiyor.

Bugün pazar ve yatılı okul günlerimden beri çok sıkılırım pazarları...Nasıl ki ayların insanın ruh hali üzerinde etkileri var,günlerin de var bence.Pazarın enerjisi yok,miskin bir gün.Ayrıca okula dönüş günü olduğundan ailemden ayrılıp yola çıktığım kasvetli hatıraları hortlatır bende.11-12 yaşındayken taşınması zor bir yüktü ayrılık,zamanla alışıyor insan ama çok zorlanmıştım,başka bir yazının mevzusu olabilecek kadar uzundur tarifi..

Elif'le çok dipdibe yaşıyoruz doğduğundan beri,anneanne babaanne uzak şehirlerde yaşayınca emanet edebileceğiniz kimse olmuyor.Bizim durumumuz biraz da abartılı,babasıyla bile yeni yeni yalnız biryerlere gidiyor.Bu benim için oldukça boğucu bir durum.Artık üç yaşında olduğuna göre,bağışıklık sistemi de doktorunun söylediği gibi güçlendiyse, bir kreşe gidebilir diyoruz.Hatta geçen gün birini ziyaret ettik bile.O kreşe başlarsa ben de bir işe girebilirim artık.İkimiz için de iyi olur diye düşünüyorum.Ama benim erken yaşlarda yaşadığım ayrılık travmasını o da yaşar mı acaba diye endişe etmiyor değilim.Anne olmak zor, öyle de böyle de üzülüyorsunuz.
Neyse, mevsim bahar nasılsa,biraz daha gevşemeli,hayattan zevk almalıyız...

19 Mayıs 2007

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı

Bugün 19 Mayıs, lise yıllarında törenlere katıldığımız, bu törenlere günlerce hazırlandığımız geldi aklıma.Artık törenleri televizyonda rastlarsam izliyorum.Oysa o günleri hatırladığımda, kendimi o tuhaf kıyafetlerle düşündüğümde bir gülümseme yerleşiyor yüzüme.Herkes, etek uçlarını tutup ellerini havaya kaldırdığında yusyuvarlak olan,acaip yeşil,acaip sarı o eteklerden,eline ayağına dolanan renkli kurdelalardan taşımıştır herhalde...Bütünün parçası olmak ve yüzlerce kişiyle eş zamanlı aynı hareketi yapmak,bu başınıza hayatta bir daha gelmeyecek sanırsınız ama aslında bütün olup biten de budur.Bütünün parçası olmak,hayatın içinde milyonlarla aynı döngünün içinde dönmek, ahenkle....

Herkesin bayramı kutlu olsun!

18 Mayıs 2007

Tekrar Merhaba...


Uzun bir aradan sonra tekrar yazmayı denemek istedim.Umarım bu sefer daha tutarlı devam edebilirim.Geçen bunca zaman içerisinde en büyük değişiklik Elifin halleri, kızım büyüyor, artık bebek değil bir çocuk oldu.
Onun yaptığı herşeyin büyüleyici, sihirli bir yanı var sanki..."Alt tarafı bir çocuk işte ne yapabilir ki o kadar muhteşem" diyebilirsiniz ama bana öyle hissettirmiyor, öğrendiği her yeni şeyle şekillendiğini,bilinçlendiğini ve insan olduğunu görüyorum.Haklarına sahip çıkmaya başladığı bu dönemde hayatın mücadeleden ibaret olduğunu anladığını seziyorum.İstekleri var ve bunların gerçekleşmesi için benimle tartışıyor, bu artık ömrümüz boyunca sürecek sanırım:)

Elif bu ayın 26sında 3 yaşını dolduruyor.Ben onun kadarken,kendi dünyamın tek hakimiyken bütün saltanatım sarsılmış,eve "kardeş" diye biri gelmişti.(Elifin öyle bir durumu yok şimdilik).Bugünlerde Elife bakarken kendimi görüyorum ve o zamana dönmeye çalışıyorum.Bana anlatılan ve benim de hayal meyal hatırladığım, kardeşime hiç zarar vermememe rağmen üzüntüden bütün boğazımın içinin yara olması ve 10 gün kadar hiç bir şey yiyemememiş olduğum.Kızkardeşim bugün benim için o kadar kıymetli ki o zaman bu kadar incinmiş olmam çocukluğun kendine özel durumundan ibaret.Çocukları anlamak için çocuk ruhumuzu kaybetmemiş olmalıyız.Ben kızımı anlamaya çalışıyorum ve başardığım zamanlar başaramadıklarımdan fazladır umarım...

Ne Çok Şey Olmuş...

 Yine çok uzuun bir aradan sonra kendimi bu sayfada buldum, buranın varlığını bile unutmuştum sanki. Neden yazıyorum onu da pek bilmiyorum a...