17 Ağustos 2007

Baba Olmak...


Baba olmak, anne olmak gibi bir şey değil...Erkekler daha hazırlıksız yakalanıyorlar ebeveyn olmaya.Anne olarak bebeği taşıdığınızı öğrendiğiniz andan itibaren doğa size dürtüler veriyor.Dünyaya gelecek bebeği beslemeniz için hormonlarınız değişiyor,pek çoğumuzun bildiği bir sürü şey oluyor...Hazırlanıyoruz...Ya babalar,onlar ne zaman baba olduklarını anlıyorlar,hamile olduğumuzu öğrendiklerinde mi,bebeği ultrasonda gördüklerinde mi,kucaklarına aldıklarında mı?Sorumluluk aldıklarında belki de...
Bütün kadınların anneliğini genelleyemeyeceğimiz gibi, bütün babaları da aynı kefeye koyamayız tabi ama,bence baba olmak bir erkeğe en çok yakışan hallerden biri...Çocuğuyla ilgilenen,sevgisini gösterebilen babalarla karşılaşınca çok seviniyorum.Eskiden bunlar pek rastlanan tablolar değildi.Bence çok hoş,baba olmak sedece çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamak değil,ona zaman ve ilgi ayırmak bir erkeği baba yapan...
Bu yazıyı bana yazdıran, Mehmet'in kızımızla geçirdiği güzel anları fotoğraflamış olmam:) Onları izlerken ne kadar keyif aldığımı yazmak istedim.Baba-kız da pek mutlulardı.Hepimizin ihtiyacı olan şey huzur ve mutluluk değil mi?

14 Ağustos 2007

Eski Günlere Bir Yolculuk


Dün,çok uzun zamandır hiç gitmediğim,öğrencilik günlerimde üç yıl kadar oturduğum semte yolumuz düştü.O mahalleyi çok severdim,İstanbul'un içinde mahalle olarak korunmuş bir semtti.Bahsettiğim yer Feriköy,o tarafları bilenler bilir,caddeler değişir ama ara sokaklar pek değişmez.Bitişik nizamda evler,insanları birbirine ister istemez yakınlaştırır.
Dört kız öğrencinin oturduğu ev mahalleli tarafından korunur,kollanırdı:)Bize en çok yardımcı olanlardan biri de binamızın girişinde küçücük bir bakkal dükkanı olan Ahmet Amca'ydı.Evimize telefon bağlanana kadar,ailelerimize,arkadaşlarımıza onun telefonu verildiği için, her birimizi üşenmeden ve bıkmadan telefona çağırırdı.Ee o zamanlar cep telefonu falan icat olmamıştı:)Biz ara sıra büyük marketlerden alışveriş yaptığımızda,Ahmet Amcaya ayıp olacak diye saklanarak girerdik apartmana...Öyle yazısız bir anlaşma vardı sanki aramızda...
O yıllarda Ahmet Amca hakikatten amca idi,yaşı 65-70 falandı.Dün ben sokağı tanıyınca, ikinci fark ettiğim bakkal dükkanı ve Ahmet Amca oldu.Nasıl sevindim,mutlu oldum,anlatamam.Hayatta olmayabileceğini düşünmüştüm.Ama işte karşımda ve aynı eski günlerdeki simasıyla duruyordu.Hiç değişmemesi mümkün mü bir insanın on yıl içinde?Evet mümkünmüş,sadece kendi değil bakkal dükkanı da aynıydı,on yıl geçmemiş,dün oradan ekmek almışım gibi hissettim.Ben heyecan içinde dükkana girdim,kendimi tanıttım ama hatırlamakta zorlandı,ben onun gibi aynı kalamadım maalesef:)Eşimi ve kızımı tanıştırdım.Ben bu geçmişe yapılan geziden çok hoşnut oldum,yüzü değilse de hafızası yıpranmış bakkal amcam da, eminim mutluydu...Telaştan fotoğraf çekmediğimiz için,yüzünü paylaşamıyorum sizlerle ama eminim, hepinizin hipermarket kasiyerlerinden çok daha iyi tanıdığınız bir bakkal amcanız olmuştur,işte onlardan biriydi...

Yazının fotoğrafı Feriköy Pazarı.

07 Ağustos 2007

Çocuğunuza güvenin tabi ama...


Geçen akşamlardan birinde, hangi gün olduğunu hatırlamıyorum şimdi,Mehmet'le eve dönerken Belgin'in bahsettiği MADO'ya uğramaya karar verdik.Açılalı dört beş ay olmuş ama biz hiç görmemişiz.İncirli de cadde üzerinde büyük bir bina,çok şık bir yer.Hemen yola bakan bir masaya oturduk.Dışarıdayız,önümüzde alçak bir set var kaldırımla mekanı ayıran...Elif hayatından çok memnun, ortalığı keşfe çıktı.Ama hiç bir zaman benden fazla uzaklaşmaz.
Mehmet de fotoğraf çekmek istedi(üstte görülen o fotoğraflardan biri) ve yolun karşısına geçti, binanın tamamını kadraja alabilmek için.Benim meraklı kızım da etrafı gezerken yavaşca kaldırıma indi önce,ben "gel bak bu tarafta dolaş oraya inme"derken Elif kaldırım kenarına park etmiş iki aracın arasına iniverdi,yani yola indi.Ben nasıl bağırıyorum "Elif gel yanıma,Elif, Elif.." ama öylece duruyor yüzüme bakıp"Ben babamın yanına gidicemmm"diyor.Allahım o 30-40 saniye içinde kafamdan neler geçiyor.O kaldırımı ayıran setin üzerinden atlasam, ya benden önce yola atlarsa, zaten yolun üzerinde duruyor ve o yolda vızır vızır minibüs, otobüs işliyor."İçeri giriyorum" desem her zaman peşimden gelir ama ya gelmez de babasına yönelirse, ben avaz avaz bağırdığım için müşteriler de ayaklandı, güvenlik görevlisi mi,yoksa garsonlardan biri miydi bilmiyorum, Elif'in önüne dikildi.Tabi Elif de hemen bana doğru geldi.Ben sarıldım ona, o kadar korkmuşum ki,sadece "Neden beni dinlemedin anneciğim, niçin indin yola" diyorum.Bu arada Mehmet dünyadan habersiz fotoğraf çekiyor.O, masaya döndüp de Elif'i kucağına aldığında, ben ağlamaya başladım. Çok korkunç bir andı.Sonra gecenin kalanında hep bir kurgu dolaştı beynimin içinde.Şimdi dillendirmek istemediğim bir film oynadı gözümün önünde.
Bir daha "kızım benden uzaklaşmaz" güveniyle oturamam hiçbir yerde...Küçük çocuklulara duyurulur.Siz de gözünüzden uzaklaşmamasına güvenmeyin...
Bu arada Mado Cafe çok güzel bir yer...Çocuklular yol kenarına oturmazlarsa, pek ala rahat ederler:))

Ne Çok Şey Olmuş...

 Yine çok uzuun bir aradan sonra kendimi bu sayfada buldum, buranın varlığını bile unutmuştum sanki. Neden yazıyorum onu da pek bilmiyorum a...