02 Temmuz 2008

Artık bir şeyler yazmalıyım...


Peşinden koşsak da yakalyamadığımız,hem içinde olup, hem dışında durduğumuzu sandığımız bir şey zaman...Nafile, hızına yetişemiyorum.İşe geri döndüğümden beri tek bir satır bile yzamadım bloga,yapamadığım pek çok şey var daha ama onları da burada tek tek yazıp kendimi kötü hissetmek istemiyorum.Çalışmak güzel,benim işimi yaparken en büyük karım,her gün yüzlerce insanla karşılaşmak.Bu insanların çoğunluğunu yabancılar oluşturuyor.Bazen bir Rus'la yarım yamalak Ruscamla anlaşmaya çalışıyorum(İngilizce anlaşmak zaten hiççç mümkün değildir),bazen herhangi bir dilde anlaşmanızın mümkün olmadığı insanlarla...En zoru, dilini paylaştığınız insanın sizi anlamaması mı, yoksa ortak bir dille anlaşamadığınızın anlamaması mı,karar veremedim henüz:))
İnsana bire bir hizmet veriyorsanız gerçekten zor bir iş yapıyorsunuz demektir ve dahası zamana karşı da yarışmanız gereken bir iş ise bu,hakikatten zordur.Zaman en başta da bahsettiğim gibi yarışılan bir şey haline geldiğinde ömrünüzden alır götürür.
Bütün bunlara rağmen yaptığım işten mutluyum,şartlardan değilse de:( O da bu ülkenin topyekün içinde bulunduğu bir durum,kim ağzını açsa işlerinin kötü gittiğinden bahsediyor da,bir tek bizi yönetenler herşeyin şapşahane olduğunu söylüyorlar.
Kızım büyüyor,kreşe gitmek hala problem olabiliyor ama,4 yaşında işe gider gibi evden ayrılmak zorunda kalmak kime olsa zor gelir diye düşünüyorum.Kreşteki arkadaşlarından aileleriyle tatile çıkanlar oldu,bizimki de tatile gitmemiz gerektiğini düşünüyor ve bunun mümkün olmamasına üzülüyor.İki günlük tatillere aldanacak biri değil ki nasıl yapacağız bilemiyorum.
Kreşten çocukları yüzme kursuna götürüyorlar,haftada üç gün birer saat,bunun tatmin edebileceğini düşünmüştük ama maalesef olmadı.Mutsuzluk devam ediyor:(
Beni çok özlüyor,ben de onu çok özlüyorum ama, bu ayrılık yaşanması gerekenden geçe kaldığı için mi,yoksa bizim duygusallığımız yüzünden mi bu dönemi atlatamıyoruz bilemiyorum.
Hayat son sürat devam ediyor,şimdilik bu kadar,yazmayı çok istiyorum,umarım daha sık yazacağim...

16 Nisan 2008

Artık evde değilim:)


Blogumun adını değiştirsem mi acaba?Artık evde olmaya pek fırsat bulamıyorum,gerçi yazı yazmaya da bulamıyorum zaten,sorun da ortadan kendiliğinden kalkmış oluyor böylece...Zaman en değerli şey gerçekten,işe başladığımdan beri çok hızlı akıp geçiyor.Ben yapmam gerekenleri sığdırmak için peşinden koşuyorum sanki,ama genelde yakalayamıyorum,buraya yazamadım bir aydır,istiyorum daha sık yazayım ama olamıyor maalesef işte...
Kızıma ayırdığım vakit o kadar azaldı ki,başka şeyler yapmak ona haksızlık oluyor gibi geliyor.Erken uyuduğu için, onu kreşten alıp eve döndüğümde de bir süre mutfakta geçtiğinden doğru dürüst görmez oldum güzel kızımı.
Bu yeni hayat döngümüzün en zorlayıcı yanı Elif'in sabahları hala kreşe alternatif arayışları.Onu almaya gittiğimde ise kreşten ayrılmak istemiyor,yani gidene kadar bize(daha çok babasına)kök söktürüyor,sonra tüm gün iyi vakit geçiriyor.Sanırım biraz daha zamana ihtiyacı var.
Geçen haftasonu Belgrad ormanına pikniğe gittik.Ben daha önce gitmemiştim ama çok fazla kaybettiğim bir şey yokmuş.Ben çayır çimen seviyorum,oradaki manzara ve ağaçlık da çok güzel ama,kalabalık ve bakımsızlığı içimi sızlattı.Elimizde kalan bir avuç yeşili de böyle cahilce kirletmemiz çok üzücü...Ben tekrar gitmeyi düşünmüyorum,ama gidenlerin en azından çöplerini toparlayabilecek yetenekte olmalarını diliyorum.
Çocuklara açık hava iyi geldi.Keşke daha fazla yer olsa doğayla kaynaşabileceklari.
Gelecek hafta 23Nisan gösterisi yapacaklar kreşte.Elif de bir kaç faaliyette bulunacakmış,heyecanlıyız...İlk defa kızımı okul gösterisinde izleyeceğim,sanırım ağlarım:))

12 Mart 2008

Elif kreşe Zeynep işe...


Artık hayatımız bambaşka bir düzen içinde dönüyor.Başlıktan da anlaşıldığı üzre Elif ile uzun zamandır beraberce geçirdiğimiz günler sona ermiş bulunuyor.Ben tekrar eski işime dönüyorum,Elif kreşe adapte olmayı başardı,bütün gününü orada geçiriyor.Sabah zaten oldukça erken uyanan bir çocuktu artık daha da erken kalkıyor.Akşamları da saat sekizi bulamadan uyuyor.Artık pek görüşemiyoruz tatlı kızımla...
Benim küçük kuzum büyüyor,her geçen gün farkediyor,değişiyor halleri...Kreşte çocuklar birbirlerine bildikleri herşeyi de öğretiyorlar ve bunlar herzaman çok hoşuma giden şeyle olmasa da,idare ediyoruz.Bir miktar şımarıklık,biraz huysuzluk,biraz mızmızlık ve hırçınlık deniyor Elif'te,ya tutarsa diye ama bana tutmuyor.Bunlar normal tabi,ben kızımı pek görememenin sıkıntısındayım ama paçamı kaptırmaya da niyetli değilim hiç:))
Mehmet 20 günlüğüne yurtdışına gitti,diğer sıkıntımız da bu,her gece birlikte uyuttuğumuz için Elif'i babasını geceleri çok arıyor,uykuları da bölünüyor birkaç gecedir,onu çok özlediğini biliyorum,sebep bu olabilir:(
Sonuç olarak hala devam eden kurs dönemim bitip de işe tam anlamıyla başladığımda aklım daha az Elif'te kalacak bunu biliyorum.Ama daha yoğun olarak koşuşturmacalı şekilde çalışmadığımdan, onu düşünürken yakalıyorum kendimi sık sık.Allah herkesin evladını korusun ve gözünden uzak etmesin,çok seviliyorlar çoookkk...

18 Şubat 2008

Kreşe başladık galiba:)


Şubat ayının başından beri, bazen benimle bazen de arkadaşım Müjgan'ın nezaretinde, Elif kreşe başladı.Bunca zamandan sonra elimi kolumu sallayıp sokakta yürümek çok acaip geldi.Ayrıca bu yeni duruma alışmak Elif kadar beni de zorladı itiraf etmeliyim ki...İş görüşmeleri,sınavlar, mülakatlar derken,işe dönüyorum.Aslında eski işime döneceğim için şanslıyım,6-7 senden sonra yeni bir sektör benim için zorlayıcı olurdu.En azından bildiğim iş,göreceğim kursla hafızamı tazelerim:))
Elif'le yepyeni bir döneme başlıyoruz.Geçen hafta 3gün hiç sorunsuz tamm gün kreşte kaldı.Benim kursa başladığımı sanıyor,kreşin psikoloğu böyle davranmamızı önerdi.Cuma günü öğlende ağlama krizi yaşanınca izin alıp onu almaya gitmiş oldum.Cuma çok zordu.Bugün Pazartesi,İstanbul'da çok kar var,ama okulla bağlantısı haftasonu sebebiyle koptu,ara daha da açılmasın diye kreşe bıraktım.Öğleden sonra daha vakitlice almayı planlıyorum.Ben işe başladığımda umarım tekrar yaşamayız bu halleri...Ama kızımla gurur duyuyorum,benim tahminimden daha erken adapte oldu.Öğrencilik hayatı böylece başlamış oldu,hayırlısı...

28 Ocak 2008

Elişi


Evde oturunca insan kendini hiçbir şey üretemez sanıyor.Oysa pek çok kadın yaptıkları elişleriyle ev geçindiriyorlar.Ben bu kadınlardan değilim,olma olasılığımda yetenek itibariyle pek yok.Ama hevesleniyorum arada bir,bende yapabilirim bu kadarını dediğim,dişime göre olan bir şeyi gözüme kestirip,başlıyorum yapmaya.Tabi o yazının başında bahsettiğim becerikli hanımlardan olmadığımdan benim bir şey üretmem zaman alıyor.
Kızıma atkı örmek istedim ve kendisi biraz süslü bir küçükhanım olduğundan,atkısı da süslü olsun dedim.Kat kat çiçek örüyorlar,yaparım bende diye düşündüm,sagolsun you-tube da var,yardım alırım.Ehh başladık araştırmaya,öyle miydi böye miydi derken başardık.Kızımın çiçeklerle süslü bir atkısı var,benim de bu işleri çocuk oyuncağı kabul edenlere saygım:))

18 Ocak 2008

Grip


Çok kötü hissediyorum kendimi,bütün vucudumdaki kemikler ağrıyor ve kafamın içine hava pompalanmış gibi...Yani hiç de mevsime aykırı bir durumda değilim aslında,sorun şu ki ben pek grip olmam,geçen yıl bir kez olmuştum mahfolmuştum.Dünden beri de kendimi tarif ettiğim gibi hissediyorum.Alışık olmayınca daha kötü oluyor bu pis hastalık.Yani senede üç dört kez olanlardan olsam, belki daha bağışıklık sağlamış olurdum:))
Hasta olmanın en kötü tarafı çocuklu ve hasta olmak.Ben Elif hasta olacağına yerine olmayı tercih ederim tabi ama,o enerji yüklü ve sen kendini kaldırmakta zorluk çekiyorsan bu da epey zor oluyor.Neyse ki artık biraz halden anlıyor da biraz dinlenmem lazım dediğimde kesintisiz olmasa da biraz dinlenebiliyorum:)Buna da şükür...Hasta olmanın diğer kötü tarafı da nazlanacak kimsenizin olmadığı durumlar,yalnızsanız yani,bu en hassas olduğunuz zamanda en çok annenizi arıyorsunuz.Keşke başımı okşasa diye...Bu sefer daha yatağa düşmedim ama geçen yıl çok kötü olmuştum.Sakarlığıyla ve mutfaktaki beceriksizliğiyle ünlü sevgili kardeşim Onur bakmak zorunda kalmıştı bana:))Annemi çok aramıştım çokkk:))
Sağlıklı olmak ne kadar önemi,sırf bunu hatırlamak için bile ara sıra hafif hasta olmalı insan,unutuyoruz çünkü ne büyük bir nimet olduğunu."olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"demiş Kanuni,eh daha da söyleyecek bir şey kalmamıştır....Herkese sağlık dolu günler...

08 Ocak 2008

Ölüm


Doğmak ne kadar hayata aitse,ölmek de hayata ait.Doğumlar sevinçle kutlanırken ölüm keder getiriyor ardından...
Amcamı kaybettim 31Aralık gecesi,yılın son gününün son saatlerinde aramızdan ayrıldı.Bir süredir oldukça ciddi sağlık sorunları yaşıyor,sıkıntılar çekiyordu.Seksen yaşına yakındı,iyileşme umudu pek yoktu,ama bu, bizim için bu kadar net bir gerçekken,babam, yani kardeşi, her sabah iyiye doğru gittiği haberini duyacağını umarak uyanıyordu.Onun bu çocuksu beklentisi bizi de üzüyor,bildiğimiz gerçekten ve böyle düşünmekten utanıyorduk.Babam daha önce annesini, babasını, abisini ve kardeşini kaybetmişti ve en son kalan ağabeyini kaybetme fikrine alışamıyordu.
Camide babamı taziyeleri kabul ederken gördüğümde, amcamın kaybına mı babamın halsizliğine ve bitkinliğine mi daha çok üzüldüğümü bilemiyorum.Bir sonraki cenazenin mümkün olduğunca geç olmasını diledim sadece.Hayat bize bu gerçeği o kadar açık sunuyor ki inkarı ne mümkün.Yine de alışamıyor insan canından birilerini kaybetmeye.Ya da gencecik canların yitip gitmesine arkalarından bakakaldığımız televizyon ekranlarından...
Ölüm zor bir yük,bencilce, sevdiklerimizden ayrılmak istemememizin zorlaştırdığı bir durum.Sevdiklerini kaybeden herkese sabırlar diliyorum.Gidenlerin de rahat ve huzurlu olmalarını dileyerek tabi...

Ne Çok Şey Olmuş...

 Yine çok uzuun bir aradan sonra kendimi bu sayfada buldum, buranın varlığını bile unutmuştum sanki. Neden yazıyorum onu da pek bilmiyorum a...