22 Mart 2021

Su gibi akan zaman...

Eskiden şu anda bulunduğum yaştaki insanlar bana yaşlı gelirdi. Kendimi, içimde taşıdığım çocuğu bildiğim şimdiki zamanda, anlıyorum ki o insanlar da böyle hissediyordu ve evet yaşlı değillerdi.

Aslında yaşlanmak, bence hayatı seven, yaşamayı bilen, zorluklarla mücadeleler yorsa da, sadece nefes alıp vermek gibi değil de, sahici yaşam sürenlerin pek başına gelen bir şey değil...

Bugün farkına vardığım bu gerçek biraz da içimi burkuyor aslında. İnsan hep genç ölüyor yaşamayı sevince. Hayat sevincini kaybettiğinde ise yaşlanıyor, hatta yaşarken ölüyorsun. En acısı ve acınası hal de bu bence. 

Bazı insanlar gittiğinde de yaşamaya devam ediyor oysa...Hatıralarda, kalplerde... Yaşayan ölülerin aksine.

Babam şöyle demişti bir gün bana " Her ne iş yapıyorsan en iyi şekilde yap. Bu simit satmak bile olsa, itina ve özen göstererek yapmalı insan" 

Hayat da yaşamayı en iyi şekilde becermemiz gereken iş bence. Dünyaya geldiğimiz ilk günden itibaren yürüdüğümüz yol bizi nereye götürüyor belliyken, neden mutsuz ediyoruz ki kendimizi. Hepi topu bir hayatımız var layıkıyla yaşamamız gereken. 

Bitmek bilmeyen bu korona günlerinde anladığım bir diğer şey ise insanın sevdikleriyle sağlıklı, mutlu geçireceği bir tek gün bile o kadar kıymetli ki...Bazen unutuyoruz ya sanki ölümsüzmüşüz gibi, hoyratça kırıp döküyoruz, içimizdeki cam kırılganlığındaki kalbimizi. Ya da daha kötüsü  başkalarına izin veriyoruz kırsınlar diye... 

Huzurlu bir uykunun kıymetini biliyorum artık, üzmüyorum kendimi vara yoğa... Tavsiyemdir; sıkı sıkı sarılın kendinize ve sevdiklerinize. Hiç yaşlanmadan gidin yolun sonuna kadar. 







Hiç yorum yok:

Ne Çok Şey Olmuş...

 Yine çok uzuun bir aradan sonra kendimi bu sayfada buldum, buranın varlığını bile unutmuştum sanki. Neden yazıyorum onu da pek bilmiyorum a...